“- Hani seninle bir bahar ikindisi Rumelihisarı’nda Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda gezerken birden bir sağanak başlamıştı. Yağan yağmura aldırmadan sahile doğru yürüyorduk. Yağmurun ahşap evlerin kiremitlerinde çıkardığı sesler, saçaklardan taşlara dökülen, buralardan sıçrayan damlalar… Sonra kaldırımların kıyılarından denize doğru akan ufak sellerin şırıltıları, ne kadar güzeldi. Bir orkestra ahengi vardı o seslerde. Bir tarihin ortasında Hisarlar, yaşlanmış ahşap evler, serviler, kaldırdım taşları; baharla filizlenen ağaçlarla otların, çiçeklerin kokuları, toprak kokusu… Bu ortamda yağmurun, kaldırımlarda akan ufak sellerin yarattığı ahenk, bir başkaydı. İstanbul’a özgü bir senfoninin kulaklara yansıyan melodileri gibiydi. Anımsadın mı?
-Anımsamaz olur muyum? Hiç unutmadım ki… “
Boğazçi Senfonisi, bozulup yitirilen bunca güzelliklerle sayısız değerlerden sonra anımsamaların sezdirebildiği o güzelliklerin, o değerlerin dile getirildiği, okuyucuların kendi anılarıyla paylaşıp özümseyecekleri nostalji yüklü öyküler…
Boğaziçi Senfonisi, duru Türkçesi, sürükleyici anlatımıyla bir solukta okunacak nitelikte…