Herkes yargılanmaktan endişe duyar. Aptalca bir tweet harika bir kariyeri yok edebilir, dikkatsiz bir görüntü bir sarsılmaz sanılan itibarı mahvedebilir. Yine de yargılanma kaçınılmazdır; yargılamadan ve yargılanmadan sosyal varlıklar olamayız. Bu nedenle yargılanmaktan kaçmak hayalden başka bir şey değildir. Hiç yargılamadan/yargılanmadan anlamlı bir hayat nasıl sürdürülebilir?
Zaman zaman acı verse de başkalarının bizi yargılaması, aslında önemli olduğumuzun bir göstergesidir ve bazen de haklı olduğumuzun onaylanması için gerekli bir yoldur. Ancak diğer yandan; yanlış değerlendirmeler, arzular ve sosyal alandaki yanlış adımların hepsi bir yanlış anlaşılma ağı örüp günlük hayatlarımız içinde bizleri gölgeleyerek izole eder. Ortak düşünce ve beklentiler yolunda
parmak uçlarımıza basarak ilerlerken kötü şekilde yargılanma tehdidi başımıza bela olur ve pek çok
sosyal acı yaşamamıza yol açar. Garip biri olarak algılanacağımızla ilgili endişeler, utanç ve suçluluk duygusu ve buna eşlik eden diğer faktörler bunlarla baş etmek için kendimizi gizlememize sebep olur. Konuşmalarımızı ya da davranışlarımızı örteriz.
Ziyad Marar, Beni Yargıla/ma: Yanlış Anlaşılmanın Değeri kitabında sıra dışı örneklerle ilginç bir konuyu ele alıyor ve etkileyici bir okuma deneyimi sunuyor. Psikoloji, felsefe, sahne sanatları, şiir ve edebiyattan sıkça referanslar sunan Marar, ulaşma ve bağ kurma ihtiyacımızı ciddiye alan ve geçici de olsa umudun yeşerebileceği bir dünya ortaya koyuyor.