Bediüzzaman hayatı boyunca belinde hep bir hançer taşıdı. Fırat Aydınkaya bu hançerin izini sürerek hem farklı bir Saidi Nursi portresi çıkardı, hem de Ehmedê Xanî’den Hacî Qadirê Koyî’ye Kürtlerin şiddete yaklaşımını ele aldı.
“Bediüzzaman’ın Hançeri” hem Kürtlüğün modern krizini hem de İslamın modern krizini pek çok açıdan sembolize eden mükemmel ama öğretici bir enstrümandır. Çalışma boyunca kullanılan “hançer metaforu” şiddetin meta-anlatısına bakmayı ve özellikle de şiddetin fenomenolojisi ile yapısökümüne dönüp bakmayı zorunlu kılıyor. O halde bu çalışma boyunca bizi ilgilendiren ve de birbiriyle iç içe geçen üç asal krizin peşine düşeceğiz. Sırasıyla modern İslamın krizi, Kürtlüğün krizi ve bizzat şiddetin (yorumsal) krizi.
Buna göre İslami evrensellikte logos ruh ise beden şiddettir ve “beden daima ruhun borcunu ödeme”ye 1 vakfedilmiştir. Dinsel olanın çözülmesi meselesi üzerine kafa yormak İslami modernitenin varoluşsal temelidir. İslami modernite bu yolda aklın/naklin egemenliği ile şiddet fabrikası gibi işleyen şehitlerin egemenliğinden doğan metodolojik gerilimi halen de çözebilmiş değildir. Bediüzzaman’ın Hançeri tam da bu asal gerilimi sembolize etmektedir.