En itaatkâr karakter için düşüncede en büyük cesareti gösteriyorlar.” Madam de Stael, 18. yüzyılın sonlarında Alman entelektüellerini böyle tarif etmişti ve entelektüel ile politik olan arasındaki bu bölünmeye dair görüşü, iki yüz yıldır neredeyse hiç tartışmasız kaldı. Bu kitap, Madam de Stael’in mirasını, apolitik Alman mitini toprağa gömüyor. Aklın Kaderi kitabını izleyen düşüncelerin anlatıya dayalı öyküsünde Frederick Beiser, dünyayı değiştiren rasyonalizm ve irrasyonalizmle birlikte Fransız Devrimi’nin, Alman felsefesini ve onun merkezi ilgisini nasıl dönüştürdüğünü ve politikleştirdiğini tartışıyor: Otorite ve aklın sınırları.
Almanya’da, Fransa’daki şiddet içeren yıkıcı olaylara karşılık olarak üç zıt politik gelenek gelişti: Liberalizm, muhafazakârlık ve romantizm.
Aydınlanma, Devrim ve Romantizm, bu geleneklerin doğuşunu ve bağlamını saptıyor ve de onların temel politik düşüncelerini aydınlatıyor. Kant, Fichte, Jacobi, Forster ve Moser gibi tanınmış figürlerden hareket eden Beiser, dönemin başlıca politik düşünürlerinin Fransız Devrimi’ne verdiği tepkileri özetliyor. Politik teorilerinin 1790’lar öncesindeki kaynaklarını soruşturuyor ve politikanın onların genel olarak düşüncelerindeki önemini değerlendiriyor. Toplumsal-politik yaşama şekil veren tek bir on yıla yoğunlaşan Beiser, 18. yüzyıl sonlarında Alman düşüncesinin altında yatan politik değerleri ve amaçları ortaya çıkarmayı ve sonuçta Alman felsefi geleneğinde pratik aklın yerini açıklığa kavuşturmayı hedeflemektedir.