Bunca zaman uzaktan bakınca o günlerde tuhaf bir biçimde yüreğime oturmaya başlayan duyguları anlamaya çalışıyorum şimdi; içimde düzensizce birbirine karışan duyguların, hiçbir düşüncenin aydınlatmadığı biçimlerini ayırt edemiyorum hâlâ.”
Arturo, eve pek az uğrayan babası, köpeği ve küçük kayığıyla birlikte Procida Adası’nda, vakti zamanında görkemli olan köhne bir evde izole bir yaşam süren bir gençtir. Gündüzleri adanın yemyeşil doğasında gezinerek, akşamları büyük keşif yolculukları ve gizemli Doğu hakkında kitaplar okuyarak vakit geçirmekten hoşlanır. Ancak babası günün birinde, Napoli’nin kenar mahallesinden genç bir kadınla dönüp onunla evlenir ve evin dinamikleri değişir. Arturo çok geçmeden dünyanın hayal ettiği cennet gibi olmadığını keşfeder.
1957’de Strega Ödülü’ne layık görülen Arturo’nun Adası, İtalya’daki faşist rejimin siyasetten kültüre, sanattan mimariye, eğitimden müziğe, edebiyattan dile yaşamın her alanında kendini hissettirdiği bir dönemde yaşamış Elsa Morante’nin iç dünyasını, sıkıntılarını, kaygılarını ve korkularını içtenlikle yansıttığı en önemli yapıtıdır.