Kadınların kadınlara düşkünlüğünün dönüştüğü bir düş bu, dünyaya gelmiş olanın boşluğunu boğan duman.
Çocukluğun hologram dünyasından geçen atların, sahte apoletlere biat eden itaat erlerinin, kullanma kılavuzları yazılmış insanların dünyası.
Direnen evlerle isyan eden insanların buluştuğu mahalleler, alıcısı olmayan müzayedelerin katalogları arasında unutulmuş yaşamlar.
Yalnızlıklarını mezarlıklarda dinlendirenlerin, kimsesizliklerini pijamalarıyla paylaşanların, dostlukları tuvalet köşelerinde arayanların tuhaf buluşmaları bu.
Hiç bulunmadığı yaşamda kaybolabilenlerin, hiç yaşanmamış bir hikâyede konuşanların, işçi sınıfı taklidi yapan patronların, patron taklidi yapan işçilerin bir sanat galerisi.
Özgür Kayım’dan düşlerin sihirli ama hafif pelerinini sırtlamadan, gerçekliğin yavanlık ve aşinalık çamuruna bulaşmadan insan derinliklerine inerken olaylar geçidinin akıp geçtiği duru ve yalın bir anlatım.
“Neden çaldın pijamayı?” dedi polis.
“Çünkü o pijama yüzünden uykusuz kaldım.” dedi.
“Her uykusuz kalan hırsızlık mı yapsın?” dedi polis.
“Bir de, o pijama yüzünden rüya gördüm.” dedi.
“Uyumadan mı gördün o rüyayı?” dedi polis.