Yılankavi sokaklarıyla kıvrım kıvrım bir labirente benzer Amenna Bulvarı…
Genç şair, yazar Ata Tuncer’in kaleminden süzülen Amenna Bulvarı, bir semtin gündelik yaşam dinamiklerini sergilerken bir yandan toplumun sıradışı olarak nitelendirdiği, farklı renkler taşıyan bir topluluğun ilişkilerini ve hayata tutunma çabasını ustalıkla ele alıyor.
Kendine has incelikli ve şiirsel bir üslubun hâkim olduğu kitabın her bölümü farklı bir renk skalası ve bölümün ruhuna uygun bir müzik eşliğinde anlatılıyor.
Roman, kentsel dönüşüm konusundan şiddete, birbirlerine teğet geçen, yer yer ilmeklenen ve zaman zaman iç içe geçen öyküleri ile çokparçalı bir yapı sergiliyor.
“Kifayet, mağlubiyetten gelir. Yenilmeyen yetersizdir.”
Düşlerle sevişmelerin harman olduğu Alimallah Sokak; nağmeli şarkılarla âşıkları gırtlak gırtlağa getiren Alaturka Meydanı; mezarlık köpeklerinin gözlerini diktiği Venüs Park; mandalından düşen çamaşırlar gibi kendilerini bulvar kaldırımlarında bulan yedi rengin, birbirlerine dokunarak, dolanarak, birbirlerini eskiterek ve eksilterek boyadığı Merdivenli Sokak… Amenna, bu sokakların kesişiminden oluşan bir bulvar. “Ötekilerin” bulvarı. Mavi rujlu oğlandan Kırmızı’ya, kollarını kazada kaybetmiş eski balet Dünya’dan mahallenin bıçkını 50 Lira Ferdi ve Mobese Osman’a, bulvar tam bir renk cümbüşü. Kifayetin mağlubiyete, mağlubiyetin kifayete erdiği bir kavga sarmalı…
Aşkların, masallarla örüldüğü, ölülerin, rüyalarıyla birlikte gömüldüğü bir bulvarı, incelikle ve özenle kurguladığı bir dil ve duygu yüklü bir anlatımla kâğıda döken Ata Tuncer, bu kitabında, gerçek ve düşle iç içe geçmiş hayatlara ayna tutuyor, kentsel dönüşümle kabuk değiştiren bir semtin küllerinden yeniden doğuşuna tanıklık ettiriyor.
“Alimallah Sokak’tı, bizi ait hissettiren ve olduran. Amenna Bulvarı’nın renklere ihtiyacı var. Bizim de aşka, baba. Alimallah Sokak bir örgüttü, çeteydi. Eli silahlı, kurşunu illegal. Bir bayrak. Bir bayrakla bütün bir şehri ele geçirebilirdi. Bizler, o bayrağın renkleriydik.”