“Sen bizim gibi değilsin. Biz de senin gibi değiliz. Kraliyet soyundan gelen bir kız keşfedilmemiş bir ada gibi olmalı; sessiz ve boş, teni ilk ayak izini, geminin gövdesinin ilk kez kuma vuruşunu, yeni bir keşfin ilk işaretiyle lekelenmeyi bekleyen, kilometrelerce uzayıp giden bir sahil kadar berrak ve saf olmalı.”
Deniz tanrısı Poseidon’un torunu, İolkos Kralı Pelias’ın güzeller güzeli kızı Alkestis’in doğumundan başlayan hayat hikâyesi, benzersiz fedakârlığı sonucundaki ölümü ve yeraltı dünyasına sürgün edilişiyle yeniden başlıyor. Kocası Kral Admetos’u o kadar çok seviyordu ki onun yerine ölmeyi kabul etti ve sonunda kendini, en sevdiği kız kardeşi Hippothoe’yu kaybettikten sonra düşünmeye başladığı yeraltı dünyasında buldu.
Yunan mitolojisini yeniden yorumlayan Katharine Beutner, ideal eşin arkasındaki kadını seslendiriyor ve bu cüretkâr hikâyenin daha önce anlatılmayan kısmını ortaya çıkarıyor: Evlenmeden önce Alkestis kimdi? Admetos’a olan sevgisinden başka hangi koşullar onu bu Fedakârlığı yapmaya itti? Yeraltı dünyasında geçirdiği üç günde neler yaşadı? Peki ya kocası Admetos’a ne oldu?
Alkestis’in prenseslikten gerçek bir kurtarıcı rolüne büründüğü, fedakârlıklarla ve yasak arzularla bezenen hikâyesinde ölümün gerçek dehşetine ve güzelliğine tanık olacak, yeraltı dünyasının bilinmeyen dehlizlerinde kaybolacaksınız…