Kendisini bir lanetin takip ettigine inanan Helena von Odenhof, “son yüzyilin en büyük mucidi” olma hayali kuran babasinin onu istemedigi bir evlilige zorlamasiyla Hamburg’dan Dogu Hindistan’daki Java Adasi’na bir yolculuk yapar. Tamamen kisisel çikarlar üzerine ayarlanmis bu evliligi kabul etmesinin nedeni ise Hamburg’da kaldigi takdirde daha önce çok aci olaylar yasamasina neden olan akil hastanesine tekrar kapatilacak olmasidir. Bu nedenle Java, onun gözünde hem canini bagislayacak bir ada hem de vahsi yasamiyla tehlikeli bir siginaktir; tipki tek bir kara parçasinin olmadigi bir okyanusta bogulmak üzere olan biri gibi. Fakat Helena kisa bir süre sonra kendisi için asil tehlikenin Java’nin yerli halkinin ve “vahsi yasami”nin degil, adada hâkim ve baskin bir konumu olan Avrupali Aldermann ailesi oldugunu anlayacaktir. Ve hiç hesapta olmayan, birçok insanin ölümünü hazirlayan bir yanardag patlamasi, ada ile beraber bütün planlari da altüst ederken hem “üzerindeki laneti” kaldiracak hem de kaybettigi seyi ona geri verecektir. Ülkemizde yeni yeni taninmaya ve okunmaya baslayan Charlotte Sandmann, iç içe geçmis hikâyeleriyle ördügü bu eserinde, Hollanda’nin Dogu Hindistan’da kurdugu sömürgeci iliskilerin yavas yavas çözülmeye baslamasinin ve insanlar arasinda hüküm süren adaletsiz yapinin, toplumdaki izdüsümlerini resmederek; okuyucuya ayaklari yere basan bir roman okumanin zevkini yasatiyor.