Bir gece yarısı evlerinden alınan 33 yoksul Kürt köylüsü sabahın bir vakti kurşuna diziliyor.
Askerler tarafından katledilen ve cansız bedenleri kurda kuşa yem edilen bu 33 insanın öyküsü 70 yıla yakın zamandır dilden dile, nesilden nesile aktarılıyor.
Derin bir yara 70’e yakın yıldır kanıyor.
Gözü dönmüş ırkçı nefretin neden olduğu bu katliamla bir türlü yüzleşilmiyor. Kanayan yara sarılmıyor; sarılmak istenmiyor. Aksine yaraya tuz basılıyor; yürekler daha bir kanatılıyor.
28 Temmuz 1943 günü; sabahın erken saatlerinde 33 yoksul Kürt köylüsünün kurşuna dizildiği Sefo Deresi o günden bu yana ‘Yasak Saha’ kapsamında.
Dereye giriş ve çıkışlar hayati tehlike arz ettiğinden yakınları kurşuna dizilen köylüler buraya gidemiyor. Babası, amcası, dedesi, kardeşi vd. kurşuna dizilen insanlara öldürülenlerin kemikleri dahi verilmiyor.
TC Milli Savunma Bakanlığı 6 Mayıs 2004 tarihinde, 33 Kürt köylüsünün öldürülmesi emrini veren ve cinayetten mahkum edilen Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın adını köylüleri kurşuna dizen sınır taburuna verdi!
Bu durumda 33 Kurşun kitabını yeniden yayımlamak da mecburi hale geldi.
Kitap daha baskı aşamasındayken, Muğlalı ismi kışladan kaldırıldı. ‘Ölümü gösterip sıtmaya razı eden’ geleneksel devlet politikasının tipik yansıması olan bu uygulama, katliamın üstünü örtmemelidir.
Otuz Üç Kurşun
Gazeteci Günay Aslan ‘Otuz Üç Kurşun’da, Van Özalp’taki Sefo deresinde, 28 Temmuz 1943’te, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın kurşuna dizdiği köylülerin hikâyesini, tanıklar ve belgelere dayanarak anlatıyor. Aslan, 33 Kurşun olayına gelmeden önce, Heretel Köyü’nde yirmi köylünün katledilişini, Mustafa Muğlalı ile temsil edilen devletin Kürtlere yaklaşımını, 33 Kurşun olayının meydana geliş şeklini, Muğlalı’nın emri kimden aldığını ve 33 Kurşun olayının mahkeme ve Meclis süreçlerini, dönemin devlet erkânınca yapılmış açıklamalar, basına yansıyanlar ve olayın birebir mağduru insanların tanıklığıyla veriyor.
Erkan Canan, Radikal Kitap, 13.04.2012