Huşeng Golşiri’nin Şehzade İhticab’ı, 1920’lerin İranı’nda, bir taşra kasabasında, virane bir evde yaşamını sürdüren devrik bir şehzadenin yaşamını konu alır.
Şehzade İhticab veremden ölmek üzeredir. Atalarının ihtişamlı geçmişi, eski günlerin görkemi ve puslu hatıralarında teselli arar. Hatıraların yetmediği yerde hayal gücüne sarılır. 1974 yılında İranlı yönetmen Behmen Fermenara tarafından filme de uyarlanan Şehzade İhticab, seslerin ve görüntülerin birbirine karıştığı, hatırlamanın yorgunluğundan mustarip bir şehzadenin enkazı.
“İşe yarayan bir şeyler yapmalısın, hiç olmazsa tarihin bir sayfasını dolduracak bir şey. Tüfeği al bahçe parmaklıklarının oraya git, diğer taraftan geçen birine nişan al ve vur. Sonra dur, can çekişmesini izle. Ancak, bir dize şiiri yanlış okuyan, burnunu karıştıran veya ayağını evinin merdivenine koyup ayakkabı bağcığını bağlayan, hoşlanmadığın birinin kafasına nişan almaya iznin yok. Seçimin ne denli nedensiz olursa o kadar iyi. Birini öldürmek için gerekçe arayan kişi hem katildir hem de yalancı, üstelik kendini kandırmak isteyen bir yalancı. Öldürmek istedin mi neden arama. Adamın başına, göğsüne nişan alıp tetiği çekmelisin. O kadar. Bak da yüce ecdadından öğren. Av bulamadılar mı insan vururlardı, çocukları bile. Durup bakarlardı ayrıca, büzülen ve kıpırdayan kollara ve bacaklara ve insana dikilen dalgın gözlere.”
“Golşiri’nin çizdiği resimden anlam çıkarmak için Farsça ve İran tarihi bilmenize hiç gerek yok…
Son zamanlarda okuduğum en rahatsız edici kitaplardan… Anlatımıyla dahi sarsıcı.”
Glasgow Herald