Her gün olduğu gibi yine bir gece Alma, odasında zifiri karanlıkta oturmaktadır. Her zaman evdeki lambadan ya da dışarıdaki bir sokak lambasından küçük bir ışık şeridi süzülürdü ama o gece Alma daha önce hiç olmayan bir şey ile karşılaşmıştı. Onlardan değil dünyadan da korkmaması gerektiğini söyleyen yatağının altında yaşayan canavarların geri kalanıyla tanışmıştı; onlar aslında Alma’yı korumak için oradaydı.
Bir, ayağını zar zor ölçer ve tehlikeli görünmez.
İki, büyük ve bir ton ağırlığında.
Üçüncünün sarı gözleri var.
Dört, renkli halkalı uzun bir kuyruk.
Beş, kulağa fısıldama konusunda uzmandır.
Altı, ağlamayı kesmeyecek.
Yedi, küçük görünür ama bir ampul kadar büyüyebilir. Futbol topu kadar büyük. Oturma odasındaki televizyon kadar büyük.
Bu yedi yaratık (bazıları korkunç, diğerleri görünüşte zararsız) Alma’nın yatağının altında yaşar ve geceleri onun ışığını, hayallerini ve umutlarını çalmak için dışarı çıkarlar.
Alma, kimsenin gerçek olduklarına inanmayacağı korkusuyla ailesiyle veya arkadaşlarıyla bunlar hakkında konuşmaya cesaret edemez.
Ama Alma’nın bilmediği şey, onların yalnızca birlikte savaşılabilecek canavarlar olduğudur.
Iria G. Parente ve Selene M. Pascual, gençler için bu duygusal alegoride depresyonu ele alıyor.