TÜNEL – İS SERİSİ 1
İs Tanyel başarılı bir konservatuvar öğrencisidir. Sahnedeki başarısının devamlılığını sağlayabilmek uğruna adının önüne yerleştirilen birçok kötü sıfatı umursamaz.
Henüz daha lise yıllarındayken, adının karıştığı kötü dedikodular geçmişine ait bir canavar gibi onu bugününe kadar takip etse de dimdik durarak, aşk olarak gördüğü tiyatro için her türlü dedikodu ve iftiraya kulak tıkar.
İs’i diğerlerinden ayıran yaşadıkları, onun kendini kötü bir insan olarak kabul edip, kötü bir insan olarak yaşadığına ikna ettirir. Aslında İs, annesi tarafından ilgiden yoksun büyümüş, babası tarafından çok küçük yaşlarda bir çocuk parkında terk edilmiş, yine küçük yaşlarda erkeklere olan güvenini kaybetmiş ruhu kanayan küçük bir kız çocuğudur.
Peki aslında çok küçük yaşlarda erkeklere olan güvenini kaybetmesinin asıl sebebi nedir?
Bir gün bir yabancının hayatına yaptığı ani girişle, zaten ağır kan kaybetmiş hayatında hiç beklenmedik değişiklikler oluşmaya başlar. Peki bu yabancı kimdir? Ve her şeyden önemlisi İs neden bu yabancıyı hiç sorgulamadan hayatına kabul etmiştir?
Şeytan kanadımın arasındaydı.
Şeytan kanadımın altındaydı.
Ben ağlıyordum.
Şeytan da benimle birlikte ağlıyordu.
İçimdeki bu yangına rağmen nasıl oluyordu da kemiklerim hâlâ küle dönmüyordu?
Yer yerinden oynuyordu, tüneller dağların kalbine çöküyordu, Otobüsün içinde evlerine gidenler de vardı, bir bilinmezliğe doğru yol alanlar da…
Hepsi aynı tünelin içinde ölüyordu.
NEHİR – İS SERİSİ 2
İs, oynadığı piyesteki kendini bir türlü göstermeyen Mantus karakterinin kim olduğunu merak etmektedir. Mantus’un yakında oyuna katılacağını öğrenen İs, Mantus’u beklerken yaşayacaklarından bihaberdir. Sırların yavaş yavaş açığa çıkmaya başlaması ve yeni insanların hayatına ayak basmasıyla birlikte İs artık çok farklı bir insana dönüştüğünü fark eder. Korhan’ın ondan sakladığı büyük bir şey vardır, fakat bu nedir? Şüphenin, güven denizine dökülmesiyle suyun rengini bulandırması üzerine, İs kendini bir çıkmazda bulacaktır.
Aşk ise tüm bu bulanıklığa rağmen onun için hâlâ en berrak olandır.
Serinin ikinci kitabında, düğümler çözülmeye, yalanların gölgesi silinmeye başlıyor.
Bu bana bıraktığı kaçıncı yara iziydi?
Buz gibi olmuş ellerime rağmen avuçlarımda şeytanın kanatlarından akan ateşi
taşıyormuşum gibi hissediyordum. Ateşin kavurduğu avuçlarımın ikisini de soğuğun bıçak gibi dikildiği demir parmaklıktan yapılma büyük kapıya bastırdım, kapıyı ittim, sanki göğsümün altındaki kalbi de boğazıma doğru itiyordum aynı yanan avuçlarımla.
Suyun kalp atışlarını duyuyordum. Suyun nefesini hissediyordum.
Suyun beni takip ettiğini biliyordum. Sağlam bastığım adımlarımın taşıdığı
o titreyen ruhumun elleri şimdi kalbimdeydi; kalbimin atışları ilk defa bu kadar sessizdi.
GÜNEBAKAN – İS SERİSİ 3
Her şeyin açıklığa kavuşmasıyla beraber İs, duygusal olarak toparlanmanın yolunun uzaklaşmaktan geçtiğini düşünür. Artık yeni bir şehre, ciğerlerini yakacak yeni bir nefese ihtiyaç duymaktadır. Fakat bilmediği bir şey vardır, nereye giderse gitsin, geçmiş geçmeyecektir ve onu bir hayalet gibi takip etmeye devam edecektir. Korhan bir gölge gibi İs’i izleyip onu geri isterken, İs aşk ve gurur arasındaki o çizgide arafta kalmıştır. Serinin üçüncü kitabında çözülen tüm düğümler bir kez daha bir araya geliyor ve aşk, yalanlar ile gerçeklerin sarmaşığına takılıp kördüğüm oluyor.
Sustuğum her kelime kurşun olup zihnimden kalbime yağarken aynadaki yansımama gülümsedim. Yalanları kusan bir adamın gerçekleri saklayan küçük kızı olarak bitirdiğim bir gecenin sabahına, yine o adamın kilitli kafesinden ayağına bağladığı bir yalanla anahtarı bile olmadan çıkan kekliği olarak uyanmıştım.
Onu seviyordum, onu sevdiğim için kalbimi affedemiyordum. Devam edecektim. Yel değirmenlerinin boş arazilerde dönmeye devam ettiği gibi devam edecektim; başım dönecekti ama
devam edecektim. Devam edecektim. Bir çocuğun attığı ilk adımdan sonra düşüp yine de tekrar koltuğun