12 Eylül’ün hem tanigi hem magduru Nazli Ilicak’tan yine çok tartisilacak bir kitap.11 Eylül 1980 Persembe günü ögle vakti. Meclis Baskani Ihsan Sabri Çaglayangil’in telefonu çaldi. Arayan Süleyman Demirel’di. “Askeri canipten iyi haber almiyorum. Hazirliklari varmis. Nereye kadar gideceklerini, ne yapacaklarini kestiremiyorum. Saat beste gelecek zatin agzini yokla” dedi. Saat beste Genelkurmay Baskani Kenan Evren Çankaya Köskü’ne geldi. Evren gittikten sonra, Demirel Çaglayangil’i aradi. Çaglayangil “Her seferki ziyaretlerinden çok farkli. Asiri saygi ve ilgi içindeydi. Bu neyi ifade ediyorsa yorumlamasini size birakiyorum” dedi. Demirel su cevabi verdi: “Anlattigin gibiyse, daha bir haftamiz var.”Ama o aksam, 11 Eylül’ü 12 Eylül’e baglayan gece darbe oldu. 12 Eylül Cuma günü aksamüstü, Evren Çaglayangil’i aradi. “Sayin Baskanim” dedi, “dün size geldim; hadiselerden bahsedemedim. Beni anlayisla karsilayacaginizi ümit ediyorum. Siz de kabul edersiniz ki, baska çare yoktu.”Kenan Evren’in son çare olarak gördügü “12 Eylül cumhuriyeti koruma ve kollama harekâti”nin üzerinden 32 yil geçti. Belki de Türk siyasi tarihinin pek çok açidan iz birakan en önemli müdahalesi olan, sonuçlari bugün bile devam eden 12 Eylül darbesini Nazli Ilicak bilinmeyen yönleriyle anlatiyor. Askeri müdahaleden tekrar çok partili hayata geçene kadar politik arena tam bir cadi kazaniydi. Gazeteci Nazli Ilicak da, hem iktidar savaslarinin çok yakin tanigi, hem de darbeye karsi durusuyla magduruydu. Ilicak’in yazdigi Tercüman gazetesi defalarca kapatildi, Ilicak da üç ay hapse mahkûm oldu. Nazli Ilicak 12 Eylül Kazaninda Bir Gazeteci’de tarihi gerçeklere taniklik ediyor; iktidar savaslarini, hükümet kurma çalismalarini, Zincirbozan’da alikonulan Süleyman Demirel’le mektuplasmalarini, Sagmalcilar Cezaevi’ndeki günlerini okurla paylasiyor. Çok tartisilan bir dönemin perde arkasini deneyimli bir gazeteci ve darbe magdurunun kaleminden okumak için kaçirilmaz bir firsat.