“Gün batmak üzere, ışıklar yorgun; gravürlere daha bir daldıkça anlıyoruz ki yeryüzünde olan her şey var bu gravürlerde. Geçmişte ve bugün olanlar, gelecekte var olacaklar, yeryüzünde şimdiye dek var olmuş ne varsa, bundan sonra neler var olacaksa, hepsi bu dingin dolangaçta bizi bekliyor… Büyüleyici bir yapıt düşledim, öyle bir resim ki aynı zamanda küçük bir evren; Dante’nin şiiri işte böyle evrensel bir resim. Ancak inanıyorum ki bu şiiri içtenlikle okuyabilsek (ama bize böyle bir mutluluk hakkı tanınmıyor), ilk dikkatimizi çeken şey ne evrenselliği ne de olağanüstü güzelliği ya da yüceliği olacaktır. Sanırım bunlardan çok önce şiirin daha az sıkıcı, çok daha tadına doyum olmayan niteliklerini ayrımsarız; belki ilk dikkatimizi çeken Dante’nin İngiliz yorumcularının işaret ettikleri özelliği olur: Çeşitli ve ayrıntılı özel anlatımlar yaratmak. Dante bir insanla bir yılan birbirlerine sarıldıklarında insanın yılana yılanın da insana dönüştüğünü söylemekle yetinmiyor; bu karşılıklı başkalaşımı yalımların kâğıdı yutmasıyla karşılaştırıyor.”
Aslında her zaman Borges’i konuşuyoruz.
César Aira