Vicdan konusunda yazılmış eserlerin neredeyse hepsi, vicdanın başarısına ve övgüsüne odaklanmıştır. Bunlara tek yönlü, vicdanı yüceltmeye teşvik eden bir bakış hâkimdir. Oysa insanı yücelten ne varsa, ilk anda fark edilemeyen kimi başka yanlarıyla onu aşağı da çeker.
Bu eser, vicdanın yapısı ve işleyişini ortaya koymanın yanı sıra, bu yetinin işlemeyişinin koşullarını saptamayı hedeflemektedir. İnsanlığımıza ve iyiliğimize vicdan sahibi olmak üzerinden dizdiğimiz övgülerin, hangi koşullar nedeniyle anlamsızlaştığını göstermektedir. Bu sayede, farkında olarak ya da olmayarak parçası olduğumuz kötülükler konusunda bir farkındalık yaratmayı ummaktadır. Ancak, bununla ‘insanın yapısal olarak kötü olduğu’nu değil, ‘yapısal özellikleri nedeniyle kötülük yapmaya yatkın olduğu’nu göstermeye çalışır. Kitapta dile getirilen eleştiriler ‘insan’a değil, kişi olarak ‘kendimiz’e duyduğumuz inancı sarsmaya yöneliktir. ‘İnsan sevgimiz’i değil, kötülüğü sürekli başkasının payı sayarak ‘kendi kişisel masumiyetimiz’e beslediğimiz doğal ve temelsiz güveni zayıflatmanın peşindedir.
Hamdi Bravo’nun Vicdanın Sessizliği eseri, okuru, Schopenhauer, Nietzsche, Rousseau, Hobbes ve Kuçuradi ile beraber ‘vicdan’ üzerine felsefi bir sorgulamaya davet ediyor.