Anlatıcımız Robinson rumuzlu tuhaf, gizemli, toplum dışı bir karakterdir. İnternette “Cuma”sını bulup sohbete girişen Robinson ona hayatını, çocukluğunu, gezdiği onlarca şehri, bu şehirlerde inşa ettiği kendisine benzer tuhaflıktaki evleri ve yaşadığı maceraları anlatır. Birbirlerini tanımazlar, Robinson peşindekileri atlatmak için devamlı yer değiştirmek zorundadır, bu yüzden babasından kalan akılalmaz servetin de yardımıyla mekânlar ve kimlikler arasında izini belli etmeden gezinir durur. Maceraları onu Güney Pasifik’teki adalardan Londra’daki zindanlara; Varşova’daki bir tren istasyonundan İstanbul’daki gizemli bir otele; Lüksemburg’daki bir villadan New York’taki bir gökdelenin tepesine taşıyacak fakat Robinson nereye giderse gitsin aynı çay rengi ışığı, aynı kahverengi kadifeden tangoyu, aynı tarçınımsı kokuyu; yani evini arayacaktır.
Fantastik Alman edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Ernst Augustin, uzun yıllar psikiyatr olarak çalıştı, klinikler yönetti; Afganistan, Pakistan ve Hindistan’da nöroloji alanında önemli çalışmalara imza attı. 2009 yılında görme yetisini kaybeden yazar 2019 yılındaki ölümüne kadar eser vermeyi sürdürdü. Robinson’un Mavi Evi, okuruna Herman Hesse ödüllü Ernst Augustin’in büyüleyici hayal gücüyle resmettiği tablolar arasında akıp giden, şiirsel bir yolculuk vaat ediyor.
“Daniel Defoe, bu öykünün eski, epeyce gerilerde kalmış bir uyarlamasında en inanılmaz, en maceralı hayatı kendisinin yaşadığını söyler.
Ben de derim ki: Ben de!”