Yusuf Akçura, İdil (Volga) üzerindeki Simbirsk şehrinde doğdu, küçük yaşta İstanbul’a geldi, Osmanlı askerî terbiyesi aldı. Ancak, cesur atılışları yüzünden sürgüne gönderildi. Sürgünden Paris’e kaçtı ve orada zamanın tanınmış hocalarının tedrisatından geçti, Avrupa’daki fikir hareketlerine vâkıf oldu. Mezuniyetinden sonra Paris’ten Rusya’ya gitti, 1903-1908 yıllarında Rusya Müslümanlarının siyasi ve kültürel faaliyetlerini örgütleyen önemli bir sima hâline geldi. Yazılarının önemli bir kısmını Rusya Türklüğünün meselelerine hasretti, Türk – Rus ilişkileri, Pan-Slavizm, dinî ıslahçılık, eğitim reformu, kadın hakları ve tarihçilik sahalarında özgün çözümlemeler ortaya koydu. II. Meşrutiyet’in ilanıyla Türkiye’de yeni bir faaliyet sahası gördü, Türk Derneği, Türk Ocağı ve Türk Yurdu dergisi gibi oluşumlara öncülük etti.
Akçura hakkında birçok eser ve makale yazılmış olsa da Rusya döneminde yazdıklarının çok azı incelenmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere, Akçura’nın (Ahmed Ferid’e, Müfide Hanım’a ve diğer bazı dostlarına gönderdiği) mektupları ve tebrik kartlarını okumak gibi zahmetli bir işi üstlenmiş, onun Rusya’dayken yazdıklarını tespit ve tahlil etmenin yanında, mektuplardaki bilgileri gün ışığına çıkarmıştır. Bu mektuplar, başka yerde bulamayacağımız birçok bilgiyi, samimi itirafları, iç dünyasında yaşadığı çatışmaları “makyajsız bir şekilde” ortaya koymakta, çağdaşlarıyla olan ilişkilerine, hayatındaki bazı karanlık noktalara ışık tutmakta ve fikrî gelişiminin anlaşılmasına yardım etmektedir. Bu yeni bilgi ve belgeler sayesinde bazı olgusal ve düşünsel yanlışları da tashih etmek mümkün olmaktadır. Kısacası, bu eser, Yusuf Akçura’nın Rusya’daki faaliyetlerini ve Kuzey Türklüğü hakkındaki çözümlemelerini derinlemesine anlamak için bir başucu kitabı olmayı hak etmektedir.