Deneme türünün adından gelen bir mütevazılığı vardır Türkçe’de, Türk edebiyatında. Sonuçta yaptığın/ yazdığın şey bir “deneme”. Tutabilir de tutmayabilir de. Tıpkı göle maya çalmak gibi…Harun Özmen’in denemelerinde işte bu Nasreddin Hoca neşesi ve bilgeliğini birarada gördüm ben.
Okuyan, anlamaya çalışan, okuduğu, haz aldığı, duygulandığı, etkilendiği, düşündüğü şeyler ile kendisi ve bizim hayatımız arasında geçişkenlikleri dikkatle gözleyen, oradan bir sürü hikmet çıkarabilen bir yazar Harun Özmen.
Öte yandan tüm yönlere açık onun dikkati ve yazdıkları.
Ne körü körüne Batı hayranı ne de kadim Doğu ezberini usandırıcı biçimde tekrarlıyor. İki sınır arasındaki o ince çizgide her medeniyete saygısını, onun ürettiği estetik nesnelere duyduğu ilgiyi yitirmeden rahatlıkla dolaşıyor. İkisi arasındaki geçişkenlikleri, hayati bağlantı noktalarını bir insan tek’i, bağımsız bir entelektüel zihin ve kendisi olarak anlamlandırmak, kavramak, hissetmek ve aktarmak konusunda son derece samimi. Dışlayıcı değil kapsayıcı. Sevgi ve ilgi ve şevkatle nesnesine, konusuna bakmak onun için doğal bir hal, doğal bir davranış kodu olmuş.
Bir tarafı akıl tarafından dokunmuş bir bilim insanı diğer tarafı derviş ruhlu lirik bir mutasavvıf. Harun Özmen. Kitaptaki denemeleri aklınızla olduğu kadar kalbinizle de okuyacaksınız.
– W. B. Bayrıl