Cumhuriyet tarihinin başlangıcından günümüze kadar en ağır ve de başat sorunu olan “Kürt sorunu”nun kozmik odaların laboratuvar deney gözlem ve sorularıyla çözülemeyeceği artık görülmek durumundadır. Gerçek sorulara ve analizlere muhtaç devasa bir tablo ayan beyan ortada duruyorken salt onun çerçevesiyle ilgilenmek en hafif deyimiyle kara bir cehalettir.”
“Kürt sorunu bir bütün olarak sistemin dayattığı açığa çıkardığı bir sorundur. Kürtler kendini ispata mecbur bırakılmıştır. Örneğin 70’li yıllardaki bazı yargılamalarda kimi Kürt aydınları Kürt sözcüğünü Kürt dilinin alfabesinin olduğunu mahkeme kayıtlarına geçirebilmeyi savunmaları olarak büyük bir başarı sayıyorlardı.”
“Peki neden bizim varlığımız böyle “ispata muhtaç” hale getirilmeye çalışıldı.”
“Tarihinden belleğinden uzaklıştırılmış bir toplum iğdiş edilmiştir. Köksüz kültürsüz ve suni gerçekliklerin zamansal yapay kriterlerin yön verdiği bir biçimleniş egemenler için yönetilebilir bir biçimleniştir.”
“Halkımızın özvarlık değerlerini savunmak en asli görevimizdir. Bizler de her halkın sahip olduğu öz varlıksal değerlerini sahiplenip örgütleyip yaşadığı gibi kendi öz varlıksal değerlerimize bağlı kalmak özgürce yaşamak ve yaşatmak çabasındayız ne eksik ne de fazlasının derdindeyiz. Bunlar için kimselerin icazetine de aklına da ihtiyacımız yoktur.”
Kenan Yıldızbakan