….Yaklaşık yirmi dakika gittikten sonra büyük gemi is-kelelerinin olduğu yere geldiklerinde taksiden indiler. Dijyen, işte burada çalışacaksın, öncelikle ofise gidip kaydını yapalım, sonra dinlenir birkaç güne işbaşı yaparsın Sagna, tabi efendim diye cevap verip birlikte ofise doğru yürüdüler. Ofis denilen yer büyük bir binaydı. Koskocaman da bir tabelası vardı. Üstünde ‘DİJYEN’ yazılı, çevresi çitlerle kaplıydı. Ofisin kapısında iki tane de görevli vardı. Sagna ve Dijyen içeriye girer girmez bu görevliler Dijyen’e saygıda bulunmayı ihmal etmediler. Tüm bu hareketler Sagna’ya, bazen hoşuna gitse de çoğu kez tuhaf geliyordu. Kendi içinden bu adam kim, yoksa dev bir mafya mı, diye sorular soruyordu kendine. Oysa Sagna adamı sıradan biri buluyordu. Fakat durumlar hiç de sıradan bir adam olmadığını gösteriyordu. Gemide kendisine iş, aş bulacağını söylemişti. Yoksa bulacağı iş kendi işi miydi? İlerde çalışacağı patronu bu muydu? Bu çelişkili sorularla başbaşa kalmıştı. Şimdilik bu durumun içinden çıkacağa da benzemiyordu anlaşılan. Bunun cevabını zaman verecekti. Bu düşüncelerle Dijyen’i takip ederek ofise giriş yaptılar. ‘Müdüriyet’ yazılı kapıyı çalıp, gel sesinden sonra içeriye girdiler. Dijyen önde, Sagna arkada, odaya girdiler. İçerde hafif kilosuna doygun,   …