Bugün dönüp geriye baktığımızda Çözüm Süreci’nin başarısızlığa uğramış olması, bu süreci önemsiz kılmaz, sadece daha fazla çaba ve farklı yöntemlerin gerektiği anlamına gelir.
Çözüm Süreci her şeyden önce Kürt meselesinin konuşulması için bir kapı araladı. Kürt meselesinde geleneksel savaş yönteminin dışında bir yolun mümkün olduğunu ortaya koydu. Türk toplumunda Kürt meselesine olan aşinalığı arttırdı, bu soruna ilişkin bir meşruiyet iklimi oluşturdu. Kürt meselesi gibi kangrenleşmiş tarihsel sorunların çözümünde diyalog, müzakere ve özgür tartışmanın değerini bize gösterdi. Daha önemlisi Çözüm Süreci’nde ölümler son buldu. Bu noktanın önemini yadsıyan hiçbir yaklaşım Çözüm Süreci’ni hak ettiği yerine oturtamaz.
Dönemin hükümeti, dünyadaki çatışma çözümü deneyimlerinden yola çıkarak süreci başlattığını iddia ediyordu. Sürecin kırılganlığına dair zamanında pek çok uyarı yapıldı. Hükümetin Kürt sorununun çözümüne ilişkin bütünlüklü ve kapsamlı bir programı hiç olmadı. Başka bir ifade ile hükümet Çözüm Süreci’ni stratejik bir yaklaşımdan çok taktik bir hamle olarak ele alıyordu. PKK’nin de Çözüm Süreci’ne dar ve fırsatçı bir anlayışla yaklaştığı açıktı. Bu yaklaşım sürecin en zayıf halkasını oluşturuyordu.
* * *
Son birkaç yılda Kürtlerin yaşadığı coğrafya baş döndürücü gelişmelere sahne oldu. Güney ve Batı Kürdistan’da tarihin yönünü değiştiren olayların ardı arkası gelmiyor, gelecek gibi de görünmüyor.
2014 yılının kavurucu yazı bir anda Kürtlerin en uzun mevsimine dönüştü. 2014-2015 yıllarında Kürtler tarihlerinin en büyük meydan okumalarıyla sınandı. Hanekin’den Afrin’e kadar uzanan 1700 kilometrelik bir cephede verilen savaş, eşi görülmemiş büyük bir yurt savunmasıydı. Kürt savaşçıları IŞİD barbarlarına karşı insan üstü bir mücadele ortaya koydu. IŞİD belasının püskürtülmesi ve onun nihai yenilgisinde Kürtlerin sergilediği fedakârlıklar olağanüstüydü. Dünya, Peşmerge’nin IŞİD savaşında yarattığı destansı zaferler karşısında donup kaldı. Uluslararası kamuoyu Kürtlerin mücadele azmini övdü ve ona destek elini uzattı. Kürtler IŞİD karşıtı savaşta sadece kendi yurtlarını kahramanca savunmamış, aynı zamanda insanlık adına büyük bedeller ödemişti.
25 Eylül 2017 tarihinde Güney Kürdistan’da yapılan bağımsızlık referandumu Kürt dünyasını birleştiren ender bir olaydır. Bağımsızlık referandumu Kürt halkının 200 yıllık özgürlük mücadelesinde tarihi bir andı. Kürt uyanışı ve ulusal bilinci hiç bu kadar yükselmemişti. Evet, sonraki gelişmeler bu zafere gölge düşürmedi değil. Ancak bütün bu talihsiz olaylar, 25 Eylül referandumunun tarihi önemini ortadan kaldırmaz. Kürtlerin 25 Eylül referandumunu Bağımsız Kürdistan’ın tapusu olarak nitelendirmesi haklı ve yerinde bir değerlendirmedir.