Hayat gailesinin Şanlıurfa’dan Hatay’a göç ettirdiği bir aile…
Yanlarında götürdükleri birkaç parça eşyadan başka ihmal etmedikleri elbette ki ölüm töreleri…
Ailenin büyük kızının aşiretinin onaylamadığı bir adama âşık olup onunla uzaklara kaçarak bir yuva kuruşu ve…
Ölüm fermanını kendi elleriyle imzalayışı…
* * *
Kurduğumuz ya da bize dayatılan o minicik varoluşumuzu korumak adına ülkemizin de dünyanın da gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınıyor, burnumuzun dibinde gerçekleşen facialarla bile kendimizin yara alıp almadığı ölçeğinde ilgileniyor, eğer ortada ders alınması gereken bir durum varsa başkalarının alması gerektiğine inanıyor, kaçıyor, korkuyor, saklanıyoruz… Hamit İzol bu yüreksiz zümreye dahil değil elbette. O, ağzı kapatılan, üzerine kilit vurulan, aşağılanan, şiddete maruz kalan, namus temizliği adı altında katledilen, büyük şairin dediği gibi, “soframızdaki yeri öküzümüzden bile sonra gelen” Anadolu kadınının canhıraş feryadını bize de duyurmaya çalışan bir ulak, yürekli bir nefer… Işıl ışıl parlayan bir roman ROZA, gerçek bir hikâyeden esinlenerek yazılmış cüretkâr bir başyapıt, estetik değer açısından yılın yapıtı olmaya aday, edebiyatımızın yüz akı bir fenomen.
Umarız ki ROZA bir gün okullarda okutulan bir kitap olur da Ğezal’ı geri getiremesek de başka Ğezal’ları kurtarabiliriz böylece…